Umut with Uncle Talat. Uncle Talat with his uncle Haydar. And Talat's wife Mukaddes.
...
Dun hava cok soguktu. Farhenhaytla eksi 15 lerdeydik. Eve odun aradim. Bulamadim. Odun ararken Bush lake'de ki parka girdim. Heryer bembeyaz. Gol buz tutmus. Kimsenin basmadigi karlarda dolastim. Ayaklarim buz tuttu. Eve geri dondum.
Emmimler ogleden sonra geldiler. Guler Abla, Hakki Agabey. Talat, annemi daha once birakmisti. Hakan'da emmimleri getirdi. Hakan sonra ugrarim, demis. Iceri gelmedi. Saffet'de aksam isten sonra gelirim demisti.
Evde oturacak yer yok. Bas yastiklarimizi misafirlere verdik. Yere bir de carsaf serdik. Yogurtlu kebabla servise basladik. Pesinden de hindi! Hindi cig kalmamis mi? Icinde de hindinin orasini burasini paketleri icinde unutup, firina vermemis miyiz? Neyse gulustuk. Hakki Abi hindiyi parcaladi. Bir daha firina verdik...
Oradan buradan derken, Emmimin oykulerini dinledik. Hele ezberinde bir mektup var ki sormayin gitsin. Emmin kizararak soyluyor. Halam da soylendi. Emmim mektubu yarim kesti:
"Haziretlim, huzuretlim, otuziki derece hararetlim, cingene kiyafetlim. Bizden soracak olursan iyiyiz. Anan cikti armudun tepesine. Budak girdi..."
Adamin biri, essegini satmaya karar vermis. Pazara goturmus. Oradan gecen birileri, merkep sahibine duyuracak sekilde birbirine fisildamislar. "Essek cok iyi de, kulaklari olmasa..." Bizim essek sahibi kosa kosa eve gidip, hanimindan bicak istemis. Merkebin kulaklarini kesmeye. Kulaksiz esegi pazarda tutuyor. Bizimkiler yine takilmislar. "esek iyi de, kuyrugu olmasa..." Esek sahibi kuyruguda dibinden goturmus. Goturmus goturmesi ne de, sonunda anlamis kendisine oyun oynandigini. Kosturmus eve. Hanim boynunda ki altinlari ver. Daha hanimi cevap veremeden altinlari sokup almis. Merkebin kicina yerlestirmis. Kendisi ile dalga gecenler, etrafinda dolasirken, merkebin pisliginden cikardigi altini gostermis. "Sat bu esegi bize." demisler. Satmam, demis. Altin sican merkep satilir mi? Israr, israr. Sonunda razi olmus.Tembih etmeyi de unutmamis. Esegi bir yere kapatin. Uzum ve su verin. Kirk gun bekleyin. Kirk gun sonra kapiya dayanmislar. Anahtar deliginden baktiklarinda, altin gorur gibi olmuslar. Kapiyi zorlamislar, acilmiyor. Dusunmusler ki oda altin doldu. Kapiyi kirmislar. Bir de ne gorsunler. Merkep gebermemis mi? O hizla essek sahibine yol almislar. Kirk gunu bekleyen essek sahibi hanimina demis ki, bir tavuk kes. Pilav yap. Yanina da ayran. Misafirimiz var. Kapinin onune de bir tilki baglamis. Obur tilkiyi de yayina alip, koyun girisinde misafirlerini beklemeye baslamis. Koyluyu goren olu esegin yeni sahipleri uzerine yurumusler. Sen bizi kandirdin, diye. Durun hele, demis. Gelin eve gidelim. Bir seyler yiyip, bu isi tatliya baglayalim. Yaninda ki tilkiye donmus. "Git bizim hanima soyle, bir tavuk kessin. Pilav yapsin. Ayran hazirlasin." Sonra tilki yi salmis. Yahu demisler, bu ne bicim tilki? nasil eve haber goturur? Gelin hep beraber gorelim marifetini, demis bizim koylu. Evine varmislar. Kapida tilki bagli duruyor. Evde yemekler hazir. Esegi unutup, tilkiyi istemisler. Yukte hafif, pahada agir ne varsa odeyip, tilkiyi almislar. Yolda da tilkiye donup, "Git bizim hanima soyle hazirlik yapsin, aksam gec vakit evde oluruz." Tilki tepelere dogru segirtmis. Eve donmusler. Hanim yemek? Ne yemegi? Tilki sana haber vermedi mi? Ne tilkisi?
Donmusler merkep sahibinin evine. Koymuslar bir cuvala. Cuvali gole atacaklar. "Mundara dokunmayalim." diyerek, cuvali ittirecekleri birer sopa aramaya gitmisler. Cuvalin icinde ki koylu, davarini otlatan cobani duymus. Baslamis soylenmeye: "Padisahin kizini almak istemiyorum. Cuvala baskasini koyun." Coban sormus. Yahu deli misin? Padisahin kizi ni niye istemezsin? Koylu cuvalin icinden cevap vermis. "Simdi gelip cuvali alacaklar. Saraya goturecekler. Istersen sen gel gir."
Tepelerden bulduklari sopalarla, cuvali gole itmisler. Neyse intikamimizi aldik, diye koye donerken, bir de ne gorsunler. Bizim ki ben diyeyim elli, siz deyin yuz bas davari almis onune geliyor. Bu ne hal demisler? Valla hi demis, gole her cuvalla girene, istedigi kadar davar veriyorlar. Inanmamislar. Biraz tedbir olsun diye once, hanimlarini bir cuvala koyup gole atmislar. Kadincagiz suyun icin de "gark, gurk, girk.." diye sesler cikariyorlar. Yahu birak kirk, elli diye saymayi. Koyunlari gonder! Dayanamamislar. Birer cuvala girip, kendilerini suya attirmislar!
...
Emmim sonrasinda, padisahin hanimini anlatti. Belden yukarisi insan, belden asagisi balik bir yaratigi seyre cikarmislar. Padisahin hanimi da duymus. Duymus duymasina ama, "Disi degilse seyrine gelemem!" diye haber gondermis. Bunu duyan balik gulumsemis. Bu gulumse me padisaha dert olmus. Bu balik niye gulumsedi? Bulun bana bunu cevabini. Tellallar cikarmislar. Kim bu gulumsemenin sirrini bilir, diye...
...
Ben artik yazarken yoruluyorum. Bu hikayenin de devamini yazarken yarim biraktim. Baska bir zamana...
...
Saat onbirden sonra Kanat, Bulut isten geldi. Merhaba,nasilsiniz? Bulut sasirdi. Amma da kalabalik? Kanat halama bir espri yapti. Halam alindi mi? Saffet telefon etti. Cok yoruldum. Sabah da erken iste olacagim. Peki Saffet. Emmimler aksam onikiye dogru gittiler. Ertesi gunu saat 11:45 sabah. Ben bunlari yaziyorum.
Dedim ya. Cok kisa kestim.
16 Ocak 2005, Pazar. Bloomington.